11 Ağustos 2016 Perşembe

Astral Seyehat





Öncelikle bedeniniz çok rahat olmalı ve hiç kimse tarafından rahatız edilmeyeceğiniz bir odada tek başınıza olmalısınız.

Astral seyahati gerçekleştirememenizin önündeki en önemli engel endişe ve korkularınızdır. Kendinize ve yapabileceğinize inanın. https://youtu.be/aVclv4Cdt2E

7 Ağustos 2016 Pazar

Marina Joyce Olayının Gerçek Yüzü





Bu videoda bu aralar gündemde olan Marina Joys olayı hakkında konuşacagız.


Marina Joyce, 19 yaşında makyaj ve moda videoları çeken genç bir youtuber. Genç internet ünlüsü son zamanlarda gizemli bir olayla adından söz ettiriyor.marina videoalarını oldukca enerji dolu ve esprili bir şekilde yapıyordu son zamanlarda çektiği videolarda ise  sahte gülüşleri ve donuk bakışları hayranlarının oldukça dikkatini çekti. Videolarında kekeliyor.düzgün cümleler kuramıyor ve  istemsiz bir şekilde gülüyordu.Takipçileri bu tavırlarını uyuşturucu kullanmasına bağladılar fakat Maria bu 'tuhaf' videoları çekmeye devam ediyordu. Videolardan birinde kollarındaki ve dizlerindeki morluklar fark edildi ve hayranlarının şüpheleri başka bir yöne doğru kaydı.


27 Temmuz 2016 Çarşamba

İnsan Sesi Nasıl Oluşur?





İnsan Sesi nasıl oluşur? https://youtu.be/f1bPsDf1MaU


Başta insan olmak üzere bütün omurgalılar ağız, akciğerler ve ses tellerini kullanarak ses çıkarır.
İnsanın sesi konuşmasına, şarkı söylemesine, mırıldanmasına ve bağırmasına olanak verir.

14 Haziran 2016 Salı

En İlginç Guinness Rekorları









Piercing rekoru
Brezilyalı Elaine Davidson rekorlar
kitabına girmek için vücuduna tam 1903 piercing yaptırdı. Genç kadın’ın dilinde
şerçe parmağı sığacak kadar büyüklükte delik bulunmaktadır.

1.5 ton ağırlığındaki bir aracı çekti
Bir Çinli olan Dong Cenkcehenk 26 Eylül
2006 tarihinde 1.5 ton ağırlığındaki bir aracı sadece alt göz kapaklarına
yerleştirilmiş özel bir kanca sistemi ile 1 cm. çekmeyi başardı.

   En uzun adam
Mardinli Sultan Kösen, 2 metre 47
santimetre boyuyla en uzun adam olarak adını Rekorlar Kitabı’na yazdırdı.
En ince bel
1.72 metre boyundaki Cathie Jung, 38.1
cm ölçülerindeki beliyle kitaptaki yerini aldı.

Gırtlak şov
İngiliz Garry Stretch rekorlar kitabına
girmek için oldukça ilginç bir yol buldu. Boynundaki deriyi mümkün olduğunca
öne çekerek rekor kırdı.

En uzun tırnak
1979’dan bu yana tırnaklarını kesmeyen
Le Redmon tırnaklarının 8.85 m’ye uzaması için büyük özen gösterdi ve onları
itina ile manikürledi.

Türk kürekçi dünya rekoru kırdı
"Kas gücüyle devri alem"
sloganıyla kürekle Atlas Okyanusu'na açılan Erden Eruç, 312 gün süreyle denizde
kalarak "Tek başına denizde en uzun kalan kürekçi" unvanı aldı.
Gözünden süt fırlattı
İlker Yılmaz 1 Eylül 2004'te gözünden
279.5 cm uzağa süt fışkırttı. İstanbul'da gerçekleştirilen rekor denemesinde
Yılmaz, yeni bir rekorun sahibi oldu.

22 yıllık çaba


Badamsinh Gurjar dünya rekoru kırmak
için 22 yıl bıyığını kesmedi ve sürekli bakım yaptı. 3.81 metre uzunluğundaki
bıyıklarıyla rekorlar kitabına adını yazdırdı.

4 Haziran 2016 Cumartesi

Bilim Yaratıcının varlığını kabul ediyor

Din ve bilimin, samimi ve akılcı olarak uygulandıkları sürece, daima uyum içerisinde oldukları çok açık bir gerçektir. Bu açık uyumun bir göstergesi de geçmişte ve günümüzde yaşayan, buluşları ile insanlığa önemli hizmetleri dokunmuş "iman eden bilim adamları"dır.
Yüzyıllardır dinin kendilerine sağladığı özgür aklı, sınırsız düşünme yeteneğini kullanarak bilime büyük katkılarda bulunmuş olan birçok bilim adamı bulunmaktadır. Bu kişiler, hem bilimin, dinle tam bir uyum içinde olduğunu göstermiş, hem de bilime ve insanlığa önemli hizmetlerde bulunmuşlardır. Newton, Kepler, Leonardo da Vinci, Einstein gibi bilim tarihine yön veren ünlü bilim adamları yaptıkları gözlemler ve araştırmalar sonucunda evreni yaratanın Allah olduğunu ve herşeyin Allah'ın hakimiyetinde olduğunu savunmuşlardır. Dahası, bilimin temel prensipleri inançlı kişiler tarafından ortaya atılmış ve çağdaş bilimin doğuşunda dinin önemli bir rolü olmuştur.
Bilimle uğraşan, yeni keşifler yapan bir bilim adamı, aslında Allah'ın yarattığı sanatı derinlemesine inceleyen, ondaki detayları fark etmeye ve yakalamaya çalışan kişidir. İşte bu nedenle, dinle bilim ayrılmaz bir bütündür ve bilim adamı da, Allah'ın sonsuz gücünü, sanatını, yaratmasındaki benzersizliği ortaya koyan kişidir. Bu yüzden sanılanın aksine bilim adamları Allah'ın varlığını, birliğini en çabuk fark eden kişilerdendir.
Bu yazımızda geçmişten günümüze, modern bilimi kuran ve geliştiren inançlı bilim adamlarını ve bu kişilerin bilime yaptıkları hizmetleri ele alacağız. Bu bölümde yer verilen bilim adamlarının tümü evrenin ve canlı sistemlerini Allah'ın yarattığına inanmışlardır. Nitekim Allah pek çok ayetle yaratılmışlar üzerinde düşünebilmenin, Allah'tan gereği gibi korkup sakınmanın, O'nun büyüklüğünü, yüceliğini kavrayabilmenin bir yolunun "ilim sahibi olmak" olduğunu haber vermiştir. Konuyla ilgili ayetlerden bir tanesi şöyledir:
"Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, alimler için gerçekten ayetler vardır." (Rum Suresi, 22)
Din ve bilimin, samimi ve akılcı olarak uygulandıkları sürece, daima uyum içerisinde oldukları çok açık bir gerçektir. Bu açık uyumun bir göstergesi de geçmişte ve günümüzde yaşayan, buluşları ile insanlığa önemli hizmetleri dokunmuş "iman eden bilim adamları"dır.

Tüm zamanların en büyük bilim adamı olarak nitelendirilen Isaac Newton'un evrene bakış açısı, aşağıdaki sözlerinde çok açık bir şekilde ifade bulmaktadır:
"Güneş Sistemi'nin, gezegenlerin ve kuyruklu yıldızların harika sistemleri yalnızca akıllı ve güçlü bir varlığın kudretiyle sürebilir. Bu varlık yalnızca dünyanın ruhunu değil herşeyi yönetir, O Allah'tır".
Aynı şekilde ünlü bilim adamı Kepler'in de çalışmalarını, dini inançlarının yönlendirdiği bilinmektedir. Fizik ve kozmik fon radyasyonu alanında yaptığı çalışmalar nedeniyle 1978 Nobel fizik ödülünü alan Arno Penzias, Johannes Kepler hakkında şöyle bir açıklamada bulunmuştur:
"Bir merkezin etrafında dönme fikri, inançlı biri olan Kepler'e kadar uzanmaktadır. Kepler Kutsal Kitaba inanan bir dindardı. Allah'a inanıyordu... O günden beri, yüzyıllar boyunca müthiş bir mücadele olmuştur. Umutlar hala bilim adamlarında. Kepler ise bu umudu inancından elde etmişti."

GALİLEO GALİLEİ (1564 - 1642)

Galileo Galilei, teleskop kullanarak gökyüzüne bakan ilk kişidir. Galilei, hem Dünya'nın yuvarlak olduğunu söylemiş, hem de Ay'daki karanlık bölge, kraterler ve tepeleri ilk ortaya çıkaran kişi olmuştur. Bilime yaptığı bu büyük hizmetlerle tarihte önemli bir yeri olan Galilei, duyuları, konuşma yeteneğini ve zekayı insanlara verenin Allah olduğuna ve bunların en iyi şekilde kullanılması gerektiğine inanıyordu. Doğanın bir Yaratıcı tarafından tasarlandığının her haliyle açık olduğunu savunuyordu. "Tabiat hiç şüphesiz, Allah'ın hiç vazgeçemeyeceğimiz, okunması gereken diğer bir kitabıdır" diyen Galilei, Allah'ın Kitapları ile yarattıkları arasında hiçbir çelişki olamayacağını, çünkü her birini Allah'ın yarattığını söylüyordu.
GEORGE LEMAITRE (1894 - 1966)
George Lemaitre evrenin yaratılışını ifade eden Big Bang teorisini ortaya atmıştır. Lemaitre, evrenin bir başlangıcı ve sonu olduğunu, bunun da pek çok insanın Allah'a inanmasında önemli bir rol oynadığını savunmuştur. Aynı zamanda bir din adamı olan Lemaitre, dinin ve bilimin insanlığı aynı gerçeklere ulaştıracağına inanıyordu.
ISAAC NEWTON (1642-1727)
Tüm zamanların en büyük bilim adamı olarak kabul edilen Newton, hem matematikçi hem de fizikçiydi. Newton'un bilime yaptığı büyük hizmetler hatırlanacak olursa; bunlardan en önemlisi yerçekimi kanununun keşfidir. Newton, kuvvet ve ivme arasındaki mükemmel ilişkiyi kütle kavramı ile bağdaştırmış, etki ve tepki prensibini bulmuş, bileşke kuvvetlerin sıfır olması halinde hareketli cisimlerin hızının hiç değişmeyeceği tezini ortaya atmıştır. Newton'un hareket yasaları, 4 yüzyıldır en basit mühendislik hesaplarından, en karmaşık teknolojik projelere kadar her alanda uygulanmaktadır. Newton'un sadece çekim konusunda değil, mekanik ve optik gibi temel konularda da çok önemli buluşları olmuştur. Işığın 7 rengini keşfeden Newton, böylece optik adı verilen yepyeni bir bilim dalının da temelini atmıştır.
Newton bilimde çığır açan bu buluşlarının yanı sıra, ateizmi reddeden, Yaratılış'ı savunan ciddi eserler yazmış, "Yaratılış tek bilimsel açıklamadır" düşüncesini savunmuştur. Newton, mekanik evrenin kendi deyimiyle "bu hiç durmaksızın çalışan dev saatin" ancak güçlü ve üstün akıl sahibi bir Yaratıcı'nın eseri olabileceği gerçeğine inanıyordu.
Newton, bilimsel araştırmalarını yapma gayretinin ardındaki sebebi Principia Mathematica adlı eserinde şu sözlerle ifade etmiştir:
"Bizler Allah'a muhtaç, aciz kullar olarak, kendi aklımıza göre Allah'ın aklının büyüklüğünü ve yüceliğini görmeli ve O'na teslim olmalıyız.
Allah sonsuz ve mutlaktır; gücü sınırsızdır ve herşeyden haberdar olandır; varlığı sonsuzluğa dayanır; herşeyi yönetir, yapılan ve yapılacak olan herşeyi bilir. O sonsuz ve sınırsızdır; ... Daimidir ve vardır; Varlığı daimidir, her yerde mevcuttur; her zaman ve her yerde var olmasıyla O, tüm zamanı ve aralıklarını yaratır."
"Allah, gerçekten kendisinden başka ilah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O'ndan başka ilah olmadığına adaletle şahitlik ettiler. Aziz ve Hakim olan O'ndan başka ilah yoktur." (Al-i İmran Suresi, 18)
Günümüzün iman eden bilim adamları
Michael J. Behe
Bilim Yaratıcının varlığını kabul ediyorEvrenin ve tüm canlıların akıllı bir tasarımın ürünü olduklarını savunan ünlü bilim adamlarından biri de Michael J. Behe'dir. Behe, Pennsylvania'da Lehigh Üniversitesi'nde biyoloji profesörüdür. The New York Times ve Boston Review gibi gazetelerde pek çok makalesi yayımlanan Behe, Darwin's Black Box (Darwin'in Kara Kutusu) isimli kitabın da yazarıdır. Evrim teorisinin biyoloji açısından kabul edilmesi imkansız bir teori olduğunu kanıtlayan bu kitap, uluslararası alanda 80'den fazla baskı yapmıştır.
Behe, "indirgenemez komplekslik" adını verdiği bir kavramla evrim teorisinin imkansızlığını kanıtlamaktadır. Bu fikre göre, canlı bedenlerindeki pek çok organ, pek çok farklı parçanın bir- arada ve uyum içinde çalışmasıyla işlev görmektedir. Eğer bir parça işlevini kaybederse bu bütün organizmaya yansıyacak ve canlı fonksiyonlarını yitirecektir. Bu yüzden tesadüfi ya da aşamalı bir varoluşun söz konusu olması mümkün değildir.
Michael Behe, Darwin'in Kara Kutusu isimli kitabında şöyle demektedir:
"Bunlar doğanın kanunları tarafından, tesadüfler sonucu veya bir ihtiyaçtan dolayı tasarlanmamıştır; aslında bunlar önceden planlanmıştır. Tasarımı yapan ise, sistemlerin en son halinin nasıl olacağını en iyi şekilde bilmektedir; bu nedenle sistemlerin oluşacağı her adım da planlanmıştır. Yeryüzündeki hayat da en basit örneğinden en kritik parçalarına kadar, bu akıllı dizaynın sonucudur. Akıllı dizaynın sonucu aslında tüm gerçekliğini kendi içinde barındırmaktadır. Biyokimyasal sistemlerin akıllı bir tasarımcının eseri olduğunu anlamak için, yeni bir prensibe dayalı mantık veya bilim de gerekmemektedir. Son kırk yıl içinde biyokimya dalında yapılan çalışmalar zaten bu gerçeği görmeye yeterlidir ve ortaya konanlar da günlük hayatımızda rastladığımız unsurlardır."
Dr. Allan Sandage
Günümüzün en tanınmış gök bilimcisi olan Dr. Allan Sandage, sonradan dini kabul eden bir bilim adamıdır. 1998 yılında "Bilim Allah'ı Buluyor" kapak konulu Newsweek dergisine verdiği röportajda Sandage, dini kabul etmesini şöyle açıklıyordu:
"Beni bu sonuca götüren, dünyanın bilimle anlaşılamayacak kadar karmaşık olmasıydı. Varoluşun sırrını anlayabilmem ancak imanla mümkün."
Philip Johnson
Chicago Üniversitesi'nde hukuk profesörü olan Johnson, evrim teorisinin ideolojik yanını içeren pek çok araştırmanın da sahibidir. Johnson bu konuda "Darwin on Trial, Reason in the Balance, Objection Sustained" isimli kitapları başta olmak üzere pek çok makalenin de yazarıdır. Evrim teorisine karşı verdiği büyük mücadele ile tanınan Johnson, aynı zamanda Allah'a iman eden bir bilim adamıdır. Johnson'ın Allah inancını ifade ettiği sözlerinden bazıları şöyledir:
"Dindar biri olarak Allah'ın varlığına ve yaratıcılığına inanıyorum."
"... Materyalist evrime meydan okumayı ilerletmek istiyorum. Gelin Yaratan'ın etrafında birleşelim."
Wernher Von Braun (1912-1977)
Wernher von Braun, dünya çapında tanınan en popüler uzay bilimcilerden biridir. Wernher von Braun, II. Dünya Savaşı sırasında ünlü V-2 roketlerini geliştirerek Alman roket mühendisliğine önderlik etmiştir.
NASA'nın direktörlüğünü de yapan Dr. Braun, aynı zamanda güçlü bir inanca sahip dindar bir bilim adamıydı. Yaratılış ve doğadaki tasarım için şöyle demişti:
"İnsan eliyle uzayda uçmak şaşırtıcı bir başarı ama uzay, kapılarının çok az bir kısmını insanlara açıyor. Bu delikten evrenin geniş esrarına bakmak, Yaratıcı'ya olan kesin inancımızı onaylıyor. Evreni var eden üstün bir Aklı tanımayan bir bilim adamını ve gelişen bilimi reddeden bir din adamını anlamakta güçlük çekiyorum."
Wernher von Braun, Mayıs 1974'te yayınlanan bir makalesinde şöyle diyordu:
"İnsan, tasarım ve amaç olmadan, evrenin kanunu ve düzeni ile bırakılamaz. Evrenin ve onun barındırdığı herşeyin şaşırtıcı yönlerini daha iyi anladıkça, zaten bu amaçla yaratılan tasarımda hayrete düşülecek çok daha fazla neden bulmuş olduk... Tek sonuca inanmaya zorlanmakla -yani evrendeki herşeyin tesadüfen oluştuğuna inanmaya zorlanmakla- bilimin tarafsızlığı ihlal edilmiş olur... Rastgele meydana gelen hangi işlem bir insanın beynini veya bir insan gözünün sistemini oluşturabilir?..."
Wernher von Braun (resimde kolu sargılı olan) II. Dünya Savaşı sırasında üst resimde görülen V-2 roketlerini geliştirmiş ve Alman roket mühendisliğine önderlik etmiştir. Dr. Braun dünyanın en tanınmış uzay bilimcilerindendir.

Albert Einstein ( 1879-1955 )

20. yüzyılın en önemli bilim adamı olan Albert Einstein aynı zamanda Allah'a olan inancıyla da tanınmaktadır. Bilimin dinsiz olamayacağını savunan Einstein'ın din ve bilimle ilgili bir sözü şöyledir:
"Derin bir imana sahip olmayan gerçek bir bilim adamı düşünemiyorum. Bu durum şöyle ifade edilebilir: Dinsiz bir bilime inanmak imkansızdır."
Einstein, evrenin tesadüflerle oluşamayacak kadar harika bir düzene sahip olduğuna ve evrenin Üstün Akıl sahibi bir Yaratıcı tarafından yaratıldığına inanıyordu.
Yazılarında Allah'a olan inancından sıkça söz eden Einstein için, evrendeki doğal düzenin harikalığı son derece önemliydi. "Dinsiz bir bilim topaldır;" sözleriyle Einstein, dinle bilimin nasıl ayrılamaz bir bütün olduklarını ifade etmiştir.
Einstein, "Tabiatı araştıran herkesin içinde bir çeşit dini saygı" olduğunu belirtmiş ve şöyle demiştir:
"Bilimle ciddi şekilde uğraşan herkes tabiat kanunlarında bir ruhun, insanlardan daha üstün bir ruhun olduğuna ikna olur. Bu yüzden bilimle uğraşmak, insanı dine götürür."
Einstein'in dine bakış açısını, aşağıdaki sözlerinde de görmek mümkündür:
"Din duygusu ne zaman kaybolsa, bilim, ilhamı olmayan bir deneyciliğe dönüşüyor."

30 Nisan 2016 Cumartesi

Kut'ul Amare Zaferi

Ingilizlerin bize unutturmaya çalıştığı Osmanlının yıkılmadan önceki son zaferi paylaşalım herkesi bilgilendirelim.
 https://www.youtube.com/watch?v=j3HSrCWwNSM 


23 Nisan 2016 Cumartesi

Moğol İmparatorluğu

MOĞOL İMPARATORLUĞU

   Moğol İmparatorluğu Hun İmparatorluğunun yıkılmasının ardından 1206 yılında Cengiz Han tarafından kurulmuştur.

    Dünya'nın % 22'sine yayılmış 34 milyon km² 'den fazla bir alanı kapsıyan, ve tarihin bitişik sınırlara sahip olmuş en büyük imparatorluğudur.
    100 milyondan fazla kişiyi topraklarında barındırmıştır. Güneydoğu Asya'dan Orta Avrupa'ya kadar uzanan geniş bir alana yayılmıştır.

Videolarıma bu linkten ulaşabilirsiniz..
 https://www.youtube.com/channel/UCGqISQ90W__q24C7vOUJkKQ 


22 Nisan 2016 Cuma

HAYALET HİKAYELERİ





1 - Lale Merdiven Hayaleti

1966 yılında, emekli papaz Rev Ralph Hardy tarafından yakalanan bu görüntü, İngiltere Greenwich’te bulunan Ulusal Denizcilik Müzesi’nin Kraliçe’nin Evi bölümündeki Lale Merdiven olarak anılan spiral merdivenlerde çekildi. Uzmanlar, fotoğrafın orijinal negatif üzerinde yaptıkları analizleri sonrasında fotoğraf üzerinde herhangi tahrif veya manipüle edici bir müdahalenin olup olmadığını tespit edilememişlerdir. Fotoğraf, Kraliçe’nin Evi bölümünde çok kere hayalete rast gelindiği konusundaki iddialara kanıt olarak sunuldu. Bir çok ziyaretçi temizlik elbisesi içindeki hayaletlerin merdivenlere tutunur bir şekilde gördüklerini iddia etmişlerdir.

Tarihçiler, yaklaşık 300 yıl önce bu merdivenlerden yaklaşık 50 metre yukarıdan bir hizmetçinin atıldığını belirtmekteler.



2 - Arka Koltuk Hayaleti


1959 yılından Mabel Chinnery adlı bir İngiliz, annesinin mezarını ziyareti sonrasında,iddiaya göre Chinnery, kocasının fotoğraflarken, arabada hiç kimse bulunmuyor olmasına rağmen, fotoğrafta arka koltukta gözlüklü birisinin bulunduğunu farketmiş. Dikkatle baktığında bu kişinin ölen annesi olduğunu anlamış.

Yapılan uzman incelemeleri sonrasında fotoğraf üzerinde herhangi oynama yapılmadığı ve fotoğrafın orjinal olduğu sonucuna varılmıştır.

3 - Oyuncakçı Dükkanı Hayaleti

ABD Sunnyvale’de bir oyuncakçı dükkanında oyuncakların yer değiştirdiği, kendi kendine hareket ettiği , yerlerinden devamlı yere veya gelen müşterilerin üzerlerine düştüğü konusunda paranormal iddialar arttınca, durum bir çok medyumun ilgisini çekmiştir. Dönemin ünlü medyumlarından Sylvia Browne başta olmak üzere bir çok medyum dükkanı birden fazla kez ziyaret etmiş ve ayinler düzenlemiştir. 1977 yılında yine bu ziyaret ve ayinler sırasında bir TV şovu için çekilmiş olan yukarıda fotoğrafta ayakta duvara yaslanmış varlığın, dükkanda hem dükkan sahibine hem de dükkan müşterilerine şakalar yapan şey olduğu kanaatine varılmış, hatta varlığa John ismi bile verilmişti.


4 - Hayalet Büyükbaba

Denise Russell, 1997 yılında büyük annesinin ölümünden kısa bir süre önce bir piknik sırasında çekmiş olduğu fotoğrafı ölümünden sonra tekrar incelediğinde kendisinin iddiasına göre inanılmaz bir ayrıntı ile karşılaşmış. Zira büyükannesinin arkasında ayakta bir adamı farketmiş. Russell,fotoğrafı eski fotoraflarla karşılaştırdığında ayakta duran adamın 1984 yılında ölen büyükbabası olduğunu söylüyor.



5 - Raynham Hall’ın Leydisi

İngilte’de Norfolk’ta bulunan Raynham Hall Şatosunda Kaptan Provand ve Indre Shira tarafından 1936 yılında çekilen bu görüntü, tüm zamanları en ünlü hayalet görüntüsüdür. Country Life dergisi adına fotoğraf çekiminde bulunmak amacıyla gelinen Şatoda yakalanan bu görüntüde yer alan kişinin, şatonun eski ev sahibi Leydi Dorothy Townsend olduğu rivayet edilmektedir. Fotoğraf üzerinde oynama yapıldığına ilişkin bugün bile hiç bir bulgu bulunamamaktadır.

Bugün bile Raynham Hall Şatosu perili olarak bilinmektedir.



6 - Hayalet Bebek

Bu fotoğraf, 1946 yılında, Bayan Andrews adında bir kadın tarafından ölen kızının Queensland, Avustralya’da bulunan mezarında çekildi. Fotoğrafı daha sonra eline alan Bayan Andrews, kızının mezarının üzerinde oturan bu bebeği görmüş. O gün için mezarlıkta herhangi bir bebekli ailenin olmadığını söyleyen Andrews, fotoğraftaki bebeğin, bir yıl önce ölen kızı da olmadığını söylemiştir.


Yıllar sonra, Avustralya paranormal araştırmacı Tony Healy vakayı incelemiş ve Bayan Andrews’in kızının mezarının yanında iki kız bebeğinin daha mezarlarının olduğunu belirtmiştir.

7- Washington Dağ Oteli

1902 yılında açılmış olan ve ABD New Hampshire’de bulunan otel, içinde ruh ve hayaletlerin olduğuna dair bir çok iddialara ve görgü tanıklarına sahip bir otel. Otelin özellikle yaz aylarında en konforlu odası olan 314 Nolu prenses suitinde paranormal aktivitelerin yoğunlaştığı rivayet edilmektedir.

Videolarıma bu linkten ulaşabilirsiniz.. https://www.youtube.com/channel/UCGqISQ90W__q24C7vOUJkKQ

İsmail YAĞCI

20 Nisan 2016 Çarşamba

Osmanlı Savaş Taktikleri



Phalanx veya falanks, bir orduyu oluşturan askerlerin birbirinden ayrılmadan ard arda saflar halinde savaşmasını esas kabul eden bir savaş düzenidir. İlk uygulamaları Arkayik Yunanistan'da Hoplites adı verilen ağır piyadelerin savaş düzeni olarak ortaya çıkmıştır. Falanks düzeninden önce savaşlar, düzensiz gruplar arasında bire bir çatışmalar şekliden yürütülmektedir. Falanks düzeni, kütlesel bir vuruş gücüyle son derece etkili bir savaş düzeni olarak ortaya çıkmıştır.
Her asker, sağ eliyle kavrayıp kaburgaları ve dirseğiarasına sıkıştırdığı kargıyla düşman sıralarına koşarak ilerler ve düşman sıralarındaki kalkan boşluklarına saplamaya çalışırdı. Bu şekilde ileri uzanmış mızraklar, bir elin parmaklarını andırdığından, bu savaş düzenine falanks denilegelmiştir. Falanks, Latince bir tıp terimidir ve parmak kemikleri anlamındadır.
Kalkan, vücudun sol yanını örttüğü için her asker, sağ yanını güvene alabilmek için sağındaki askere iyice sokulmak zorunda kalıyordu. Bu yüzden falanks sıraları ileri hareketleri anında hafifçe sağa kayardı. Flanks düzeni makedonlarcada kullanılmış olup büyük İskenderin Pers İmparatoru III. Darius'la yaptığı Gavgamela savaşında da etkisini büyük ölçüde göstermiştir.Makedonların flanks düzeni biraz farklı idi iskeder bölükleri 16 ya 16 kare şeklinde sıralandırarak oluşturmuşdu.Yanlarında saritsa adında 5-5.5 metre uzunluğunda mızraklar ve kopis adı verilen kamaya benzeyen bir kılıç taşırlardı.
Avrupa'da uzun süre kulanılmıştır. Bunun karşısındaki bir diğer savaş taktiği Türk ve Moğol göçebelerinin kullandığı, temelde saldırıp çekilme esasına dayalı bozkır ya da İslami dönemde Türklerde kullanılan adıyla hilal taktiğidir. Bu taktiğin özünde falanksın tersine, ani hareket gerektirir
osmanlı da savaş taktikleri...

HAREKETLİ SAVUNMA
Hareketli savunma, ya da Esnek savunma, birliklerin belirli mevzi ya da tahkimatlara bağlı olmaksızın hareketli olarak kullanıldığı savunma taktikleridir. Hareketli savunmada, savunma düzeni ve stratejisi, belirli mevzilerin sonuna kadar tutulmasını değil, savaşın gidişatına göre gerektiğinde geri mevzilere çekilinmesini esas alır. Ancak esnek savunmada belirleyici unsur, karşı taarruzlarla düşmanın saldırı düzeninin bozulmasıdır. Savunma ve saldırı birlikte uygulanır.

KANATLARDAN KUŞATMA
Kanatlardan kuşatma, hemen hemen her çarpışma da kullanılan temel askerî manevradır. Birliklerin yüzyüze, yakın çatışmalarında kullanılan, askeri taktiklerin en temel uygulamalarından biridir. Hareket, karşı tarafın merkezden taarruz etmesinin hemen ardından kanatlardan başlatılacak eşzamanlı taarruzla düşman kuvvetlerinin merkezde toplanmasını sağlamak ve kıskaç hareketinin sürdürülmesi ile düşmanın gerisine sarkarak çepeçevre kuşatmaktan oluşmaktadır. Bu hareket esnasında en uç kanatlardan da uygulanan ikinci bir kıskaç hareketiyle, etrafı çevrilen birliğe olası desteklerin de gelmesi engellenir.
Piyade çarpışmalarının çoğu genellikle bu askerî taktik üzerine kuruludur ve yaygın olarak hava çarpışmalarında da kullanılmaktadır. Bu manevra şeklinden kabaca Sun Tzu'nun Savaş Sanatı eserinde de bahsedilir. Ancak Sun Tzu, düşmana birkaçış yolu bırakmanın en iyi yöntem olduğunu tartışmaktadır. Ona göre, tamamiyle etrafı çevrilmiş bir ordu kapana kısılmanın verdiği korkuyla daha dirençli savaşacaktır
Temel olarak uygulanan bu manevra da etrafı çevrilen düşman kuvvetinin gücü daha az ya da denk ise kaçış yolu bırakmadan yoketmek, ya da düşman gücü daha kuvvetli ise kaçış yolu bırakarak, artçı kuvvetlerin kaçan düşmanı temizlemesi gibi değişik tamamlama tarzları bulunmaktadır. Ayrıca, kanatlarda ve merkezde çatışmanın sürdüğü bir sırada, merkezdeki kuvvetlerin ricat izlenimi verecek şekilde geri çekilmesiyle de kendiliğinden sağlanmış olunur.
Hafif süvari birliklerinden oluşan Orta Asya kökenli askeri birliklerin sıklıkla ve başarılı bir biçimde uyguladıkları bir taktik olarak tarihte pek çok kez uygulanmıştır.
Cannae savaşındaHannibal, bu taktiği daha ustalıkla kullanmış, merkezdeki kuvvetlerine uygun zaman geldiğinde geri çekilme emri vermek yerine, merkezi zaten kısa sürede geri çekilmek zorunda kalacak biçimde düzenlemiştir

STRATEJİK BOMBARDIMAN
Stratejik bombardıman, bombardıman uçakları tarafından, düşman ülkedeki askeri stratejik hedeflerin sistemli ve yoğun olarak bombalanmasıdır. Stratejik hedefler, o ülkenin savaşma kapasitesini oluşturan, iktisattaki anlamda, üretim ve dağıtım yapılanışıdır. Stratejik hedeflerin dar yorumu askeri yapılanışlardır. Savaş endüstrisine yönelik -nihai mal ya da aramalı olarak- üretim yapan endüstri tesisleri, petrol rafineleri, ana haberleşme tesisleri bu hedefler arasında yer alır ve giderek düşman ülkenin tüm ekonomik yapılanışını çökertmeye yönelir.
Stratejik bombardımanın geniş anlamda yorumu ise düşman ülke nüfusunun iktisadi anlamda üretim yaparak, bu üretimde çalışarak, savaşın getirdiği zorluklara katlanarak savaşa destek vermelerinin, sivil nüfusun savaş azmini ve desteğini kırmaya yönelir. Bu noktada stratejik bombardıman, askeri olmayan, diğer değişle sivil hedefleri de kapsamına alır. Büyük kentlerin bombalanması buna örnektir.
Stratejik bombardıman, en yoğun biçimiyle II. Dünya Savaşı yıllarında, Britanya Savaşı sırasında, İngiltere'deki askeri hedeflerin yanı sıra -Berlin'in bombalanmasına karşılık olarak- Londra'nın bombalanması ve daha sonra Müttefik ağır bombardıman filolarınca Almanya'daki hedeflerin bombalanması şeklinde gerçekleşmiştir. II. Dünya Savaşı boyunca bu stratejik bombardıman süreci, ağırlıklı hedeflerin sivil ya da askeri olması arasında değişim göstermiştir.

TAKTİK BOMBARDIMAN
Taktik bombardıman, hava unsurlarınca düşman tarafın askeri hedeflerine yönelik hava taarruzlarıdır. Taktik bombardıman, karşı tarafın savaş gücünün, savaşma azim ve kararlılığının, savaşma olanaklarının imhasına yönelir. Bu tarz hava bombardımanında düşmanın karargah, kışla, ikmal depoları, topçu ve tanksavar bataryaları gibi askeri hedeflerinin yanı sıra, savaşı sürdürmesine olanak sağlayan köprü, demiryolu kavşağı gibi ulaşım ve haberleşme tesisleri de vurulmaya çalışılır.


19 Nisan 2016 Salı

Doğu Eyalet Hapishanesi Hayaleti




Video,Philadelphia’nın tarihi Doğu Eyaleti Hapishanesinin güvenlik kameralarının çektiği görüntüler. Görüntülerde belli belirsiz kameraya doğru ileri geri gidip gelen ve ne olduğu belli olmayan karartılar yer almakta.

Youtube kanalı



Hazırlamış oldugum videolara asagidaki linkten ulaşabilirsiniz..

Not:Kanalima abone olmayı unutmayın. Teşekkürler

İsmail Yağcı


 https://www.youtube.com/channel/UCGqISQ90W__q24C7vOUJkKQ 


18 Nisan 2016 Pazartesi

Roswell Olayı

8 Temmuz 1947'de Roswell kasabası şerifi, Binbaşı Marcel‘e haber vererek anlam verilemeyen bir cismin bir çiftlik arazisine düştüğünü belirtmişti. Binbaşı Marcel ve emrinde ki bölük ile beraber olay yerine giderek anlam verilemeyen cisim hemen düştüğü bölgeden tüm parçaları ile toplanarak, bütün ayrıntılar yok edilmiştir. Roswell Günlük Gazetesi haberini ilk başta doğrulayan Amerikan ordusu kısa bir süre sonra yalanlamada bulunarak haberin gerçek dışı olduğunu belirterek gökten düşen UFO değil meteoroloji balonu olduğu belirtilmiş ve bütün parçalar eksiksiz olarak 51. Bölge'ye inceleme amaçlı taşınmıştır.


ISMAİL YAĞCI


17 Nisan 2016 Pazar

51.BÖLGE

51. bölge, Amerika Birleşik Devletleri’nin Nevada eyaletinde yer alan bir askeri üs. Şu anki resmi ismi, “Hava Kuvvetleri Uçuş Testi Merkezi”. Ama hala 51. bölge olarak bilinmekte. UFO’larla ilgili komplo teorilerinin başrolünde oynuyor. CIA’in 2013’te yayınladığı belgelerde bölgenin varlığı resmi olarak kabul edildi. Ama uzaylılar hakkında bilgi verilmedi.Üssün “soğuk savaş” döneminde, “Casus uçakların test alanı” olarak kullanıldığı söylenilmekte.
  • 51. bölge Las Vegas’a 140 kilometre uzaklıkta. Yakınında kurumuş bir göl bulunmaktadır. Bölge öyle ıssız ki, yola çıkınca göreceğiniz ilk tabelada, “En yakın benzin istasyonu 250 kilometre sonradır” yazmaktadır.
  • 51. bölgenin yeri uzun yıllar sır gibi saklanmıştır. Uydudan çekilen fotoğrafları hükümet veritabanından silinmekteydi. 1988 yılında ilk kez bir Rus uydusunun çektiği fotoğraflar Amerikalı araştırmacılar tarafından yayınlandı. 
  • Şu anda bölge Google Haritalardan rahatlıkla görülmektedir. Park etmiş arabaları ayırt edecek kadar kadar zoom yapmak bile mümkün. Ancak komplo teorilerine göre bu sadece görünen kısım. Asıl kısım yerin altında bulunmakta.
  • 51. bölgeyle ilgili komplo teorileri iki alanda yoğunlaşıyor. İlki, Amerika’nın geliştirdiği savaş teknolojileri, ikincisi ise uzaylılar.

51. bölgeye asıl şöhretini kazandıran hikayeler UFO’larla ilgili. En ünlüsü de Roswell olayıdır.

İddiaya göre, 1947 yılında Roswell kasabası yakınlarında düşen UFO’nun enkazı 51. bölgeye getirilerek incelendi. Daha da önemlisi kazada ölen bir uzaylıya burada otopsi yapıldı.

1989 yılında Robert Lazar adında biri televizyona çıktı ve 51. bölgede, UFO’lardan elde edilen teknolojilerle savaş uçakları geliştirildiğini öne sürdü. Lazar’ın söylediğine göre, çeşitli zamanlarda ele geçirilen 9 UFO vardı. Ancak Lazar bu iddialarını kanıtlayamadı.

Youtube video linki: https://youtu.be/tBtsmLA_VcE

İsmail YAĞCI

Bermuda Şeytan Üçgeni

Bermuda Şeytan Üçgeni Olayları


Ellen Austin kazası…
Ellen Austin gemisi, 1881 yılında New York’a olan yolculuğunda mürettebatsız başıboş bir gemi bulur. Terk edilmiş gemiye mürettebattan 4 adam geçerek gemiyi beraberlerinde götürmek üzere Ellen Austin gemisine bağlarlar. İki gemi birbirlerine bağlı halde yolculuklarına devam ederken kısa süre sonra gizemli gemi, Ellen Austin’den koparak kaybolur ve çok geçmeden bulunur. Fakat bulunduğunda içindeki 4 adamın da kaybolduğu görülür.
USS Cyclops kazası…Amerikan donanmasının tarihinde, tek seferde en çok can kaybı bu olayda yaşanmıştır. 309 kişilik mürettebata sahip gemi 1918 yılında arkasında hiçbir iz bırakmadan kaybolur.
Carroll A. Deering…31 Ocak 1921 tarihinde Bermuda Şeytan Üçgeni bölgesinde tüm mürettebatı kayıp şekilde bulunur.


Uçuş 19…

Uçuş 19 bir Amerikan Hava Kuvvetleri talim uçuşudur. 5 uçağın yaptığı bu talim uçuşu sonunda hiçbir uçak üsse geri dönmez. Telsiz konuşmalarında yönlerini bulamadıklarını ifade eden pilotlar sonunda yakıtları tükendiği için denize düşerler. Onları kurtarmak için yola çıkan bir arama kurtarma uçağı da sırra kıdem basar.


BSAA Star Tiger ve BSAA Star Ariel’in Kayboluşu…


İngiliz ve Güney Afrika Havayolları’na ait 2 yolcu uçağı neredeyse bir yıl arayla Bermuda Şeytan Üçgeni semalarında yok olurlar. Uçaklardan biriyle iletişim henüz Bermuda Şeytan Üçgeni’ne girmeden kaybedilir.

https://youtu.be/_JUIZgEmuvo

İSMAİL YAĞCI 

Bermuda Şeytan Üçgeni

Bermuda Şeytan Üçgeni, Atlantik okyanusunda cok sayıda uçağın ve geminin kaybolduğu yerdir.Öncelerden manyetik alanın etkisiyle olduğu sanılmaktaydı fakat günümüzde okyanus akıntılarının etkisiyle olduğu düşünülmektedir.Bu bölge Amerikan sahil koruma örgütünün 7 nolu bölge müdürlüğünün 5720 sayılı yazısında şöyle tarif edilmektedir:"Bermuda üçgeni ya da şeytan üçgeni diye anılan hayal ürünü yer, Atlantik'te, ABD'nin güneydoğu kıyılarında, açıklanamayan gemi, tekne ve uçak kayıplarının çok yüksek oranda yer aldığı bir alandır.Kimsenin açıklama getiremediği bu esrarengiz fenomen, içinde bilim adamlarının da bulunduğu pek çok insan tarafından "doğaüstü bir takım güçlerin yaptırımı" olarak algılandı ve öyle zannedildi. Açıklamalar arasında kayıp kıta Atlantis'in orada bulunup hiçbir zaman anlaşılamayan teknolojik ve manyetik kayıp aygıtlarından birinin etkisinden hatta Kristof Kolomb'un tuttuğu günlüklerde, o bölgede gökyüzünde uçan tanımlanamaz cisimlerden bahsedildiği iddia edilmiştir.



Meydana gelen olayları ani hava değişimleri, metan gazı çıkışı, gel-git dalgaları, sıcak su akıntısı gibi nedenlere dayandıranlar olmuştur. Son iddiaya göre tüm bu gizemli olaylar aslında orada bulunan doğal gazın etkisiyleydi.Aynı zamanda bu bölge Gulf Stream denilen sıcak su akıntısının da geçtiği yerdir.Sıcak su akıntısının nedeniyle o sırada oradan geçen ne varsa okyonusun gibini boylar.Çünkü yoğunluğu düşen su gemileri kaldıracak kuvvette değildir.Bu bölgede uçakların düşmesinin nedenide budur.Yüzeye çıkan doğal gazlar, havadan da hafif oldukları için yükselmeye devam ederler. Bu kez yoğunluk azalması, bölgenin üzerindeki atmosferde oluşur. Oradan tesadüfen geçen jet motorlu veya pervaneli bir uçağın motorları durur. Çünkü, jet motorlarındaki benzinin yanması için oksijene ihtiyaç vardır ve düşük yoğunluklu havanın içindeki oksijen miktarı motorların çalışması için yeterli değildir.Pervaneli uçakta ise uçağın havada kalabilmesi için uçağa etkiyen kaldırma kuvveti, havanın yoğunluğu düşmesinden dolayı azalır.Böylece uçak da, hızla okyanus tabanına doğru inişe geçer.